Sen misin, yurt dışına çıkamadım diye yıllarca hayıflanan? Sonunda bana da hastalık bulaştı. Evet hastalık bu. Her ay bir yerlere giden, defalarca Avrupa’yı fethetmiş iki aile büyüğüm vardı. Şaşırırdım onlara. Meğer böyle bir hastalık varmış.

Dromomani…Şu aralar popüler olan bir bilgi yarışmasında öğrendim. “Dromomani adı verilen psikolojik rahatsızlık, aşağıdakilerden hangisinin kontrol edilemeyen bir isteğidir? sorusunun cevabı “Seyahat etme” imiş. Bu hastalığın en ünlü vakasını, bir tıp öğrencisi, 1887 yılında, doktora tezinin konusu olarak yazıyor. Fransız gaz tesisatçısı Dadas, Viyana-Prag-Moskova’ya gider-gider, gelirmiş.

Şimdi diyorsunuz ki “böyle bir hastalık dostlar başına”. Fakat gelin görün ki eve döndükten 1 hafta sonra , yeni seyahat planınızı yapmaya başlıyorsunuz. Yeni amaç, yeni şehir, yeni heyecan, yeni ders, yeni planlama. (Allahım sen aklımı koru…!)

Şaka bir yana, belki ben yukarıda anlattığım kadar değilim ama (yoksa öyle miyim?) hiç görmediğin yerlere yelken açmak harika bir duygu. Henüz yelken açmasam da, 2 yıldır havadan ve karadan yeni şehirleri keşfetmeye başladım. Kriz geldiğinde “Tutmayın beni” diyorum. “Aaa…adam delirdi” diyorlar.

Yıllarca musallat olduğum bir abim, “bıktım senden, bak 14 şubat yaklaşıyor, Sevgililer Günü en iyi Viyana’da kutlanır” diyerek, 2015 Şubat ayında Viyana’ya gitmemize vesile oldu. Dolu dolu geçen bir 4 günün sonunda “ben artık seni tutamam, hastalık bulaştı sana” dedi. Zaten o günden sonra ben de kendimi tutamadım. Beynim başka bir tarafa, kalbim başka bir tarafa, ayaklarım başka bir tarafa gitmeye başladı. Hiç tanık olmadığın kültürlere, tarihlere, yaşamlara uzanmak harika bir duygu. Hiç bir şeyi düşünmeden zamana kendini bırakmak, bizde olmayıp onlarda olan, bizde olup onlarda olmayan yaşam ve yaşamı algılayış biçimine ortak olmak benim için tarifsiz bir duygu. Yaşayan bilir. 🙂

Her yerin kendine özgü bir güzelliği, anlattığı bir hikayesi ve yaşam biçimi var. Kimi şehirde tarih, kimi şehirde gece hayatı, bir diğerinde eşsiz bir doğa sizi karşılıyor. Bazılarında hepsi mevcut. Elimden geldiğince yazıp, dilimden geldiğince anlatmaya çalışacağım. Vizörümden de güzel kareler göstermeye çalışacağım.

Giden zaman bir daha geri gelmiyor. Tam “gezmeye başlıyorum” dediğinizde ya ayaklar çekmiyor ya gözler görmüyor. Hayatı bir yerlerden yakalamak gerek.

Şimdi emniyet kemerlerinizi bağlamayın, koltuklarınızı dik konuma getirmeyin. Ayağınızı uzatın ve biraz olsun dünya dertlerinden uzaklaşın.

Ne diyoruz ?………..TAKIL BANA HAYATINI YAŞA…